Kalsiyum iyonları (Ca2+) organizmaların hücre fizyolojisi ve biyokimya’sına katkıda yapar. İkinci haberci olarak görev yaptıkları sinyal iletim yollarında,[2][3] nöronlardan nörotransmitter salınımında, tüm kas hücre tiplerinin kasılmasında ve döllenme’de önemli rol oynar. Pek çok enzim, Koagülasyon faktör'lerinin birçoğu dahil olmak üzere, kofaktör olarak kalsiyum iyonlarına gerek duyar. Hücre dışı kalsiyum aynı zamanda uyarılabilir hücre zarları arasındaki potansiyel farkının korunması ve ayrıca uygun kemik oluşumu için de önemlidir.
Memelilerde plazma kalsiyum seviyeleri sıkı şekilde düzenlenir ve[2][3] kemik, ana mineral deposu görevi yapar. Kalsiyum iyon'ları Ca2+ kontrollü koşullar altında kemikten kan dolaşımına salınır. Kalsiyum kan dolaşımı yoluyla çözünmüş iyonlar halinde taşınır veya serum albümini gibi proteinlere bağlanır. Paratiroit bezi tarafından salgılanan paratiroid hormon'unu Ca2+'nin kemikten emilimini, böbrekte tekrar dolaşıma emilimini ve D3 vitamini’nin kalsitriol’e aktivasyonunun artışını düzenler. D3 vitamininin aktif formu olan kalsitriol, kalsiyumun bağırsaklardan ve kemiklerden emilimini destekler. Tiroit bezi’nin parafoliküler hücreleri’nden salgılanan kalsitonin ayrıca paratiroid hormonuna karşı çıkarak kalsiyum seviyelerini de etkiler ancak insanlarda fizyolojik önemi şüphelidir.
Hücre içi kalsiyum belirli hücresel olaylara yanıt olarak Ca2+ iyonlarını tekrar tekrar salan ve ardından yeniden biriktiren organellerde depolanır: depolama yerleri mitokondri ve endoplazmik retikulum’dur.[4]
Model organizmalardaki karakteristik kalsiyum konsantrasyonları şöyledir:
E. coli 'de 3 mM (bağlı olarak) ve 100 nM (serbest olarak), tomurcuklanan mayada 2 mM (bağlı olarak), memeli hücresinde 10-100 nM (serbest olarak) ve kan plazmasında 2 mM.[5]
© MMXXIII Rich X Search. We shall prevail. All rights reserved. Rich X Search